Bu Blogda Ara

27 Ekim 2015 Salı

Bir Şarkı Mırıldanıyorum

(by Maja Lindberg)


Sadece gözlerini hatırladım aylar boyunca
'Sımsıcak ve hep gülümseyen gözlerini'
Bir sohbete ortak olduğum o gecede tanıdığım gözlerini
Onlar getirdi beni sana
Gözlerin
Kaybolup giden bu hayatın içinde daha ne kadar yolum var bilmiyorum
Ama sadece önüme bakarak yürüyorum bu ara 
Yolun kalanı ilgilendirmiyor beni
Bu yüzden kaldırmıyorum başımı

İçime gelip çöken bir çocuk var, o hala umutlu.
Bana seninle ilgili şeyler fısıldıyor. 
Ben ona ’‘dur” diyorum,
“dur, bekle!”
Ama o hiç beklemek istemiyor,
Hep sana doğru koşuyor.
Ben, ellerimi göğsüme bastırıp tutuyorum onu,
Bıraksam birlikte koşarak sana geleceğiz,
Ellerinden tutacağız
Ve gözlerinin içine bakıp orada kaybolacağız. 

Sonra, senin içindeki çocuk da orada bize yol gösterecek, yüreğine giden yolu.
Yüreğinin kapısındayım şuan 
Ve
Bir şarkı mırıldanıyorum.

Beyti Engin




26 Ekim 2015 Pazartesi

Bir Gün Sabah Sabah- Uyar

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç ten.
Vapur düdükleri ötmektedir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş-on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar  söylemişim pencereden.
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapancadan bir sepet elma almışım.

Ver elini haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafifden soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu.
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıkdır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç ten.
Fabrika düdükleri ötmektedir.


Turgut UYAR

Gelmişem Sana/ Ümmi Sinan

Pirüm 'azîzüm bâ-safâ seyrâna gelmişem saña
Mazhar-ı zât-ı Mustafâ sultâna gelmişem saña

Ey küntü kenziñ mazharı tâlib-i hakkıñ rehberi
Ey mürşidleriñ serveri ihsâna gelmişem saña

Ey kân-ı 'ilm ü 'irfânım mazhar-ı sırr-ı Sübhânım
İderiseñ kabûl cânım kurbâna gelmişem saña

el-Mü'minûne lâ-yemût hayy ü bekâsın bî-vücûd
Sundum saña elimi tut Lokmâna gelmişem saña

Zâhir tenim bâtın cânım döndüm saña küllî yönüm
Kalmadı zann u gümânım imâna gelmişem saña

Yandı ciger oldı kebâb dilerem ola feth-i bâb
Nûş itmege âb-ı hayât mestâne gelmişem saña

Yüzler sürüben aglayu himmetiñe bel baglayu
Katre oluban çaglayu 'ummâna gelmişem saña

İrgirmege mahbûbına tâlibleri matlûbına
Emrâz-ı kalbiñ bâbına dermâna gelmişem saña

Girdüm bu 'aşk bâzârına komaz bu günüm yarına
Yanmaga derdiñ nârına pervâne gelmişem saña

Ol küntü kenzi bulmaga sırrıña 'ârif olmaga
'İlm-i ledünnî bilmege 'irfâna gelmişem saña

Ben bilmezem ahvâlimi bulmaga togrı yolımı
Bî-çâreyem tut elimi dîvâne gelmişem saña

Bulmaga vasl-ı yârimi kodum nâmûs u ârımı
İrgirmege katârımı kârbâna gelmişem saña

Ümmî Sinân eydür pîrim artdı benüm âh u zârım
Envârı gözler gözlerim sübhâna gelmişem saña

Ümmî Sinan

20 Ekim 2015 Salı

Kapalı Çarşı /Sezai Karakoç


Kendi yastıklarına gölge salmasın 
Çocuklarının öpüşleri onlara anlat 
Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar 
Ruhların içindeki müzikle karşılıklı 
Kapalı çarşı içinde bir sigara 
Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ 
Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer 
Kapalı Çarşı ve Kapalı Çarşı’yı götüren saat 

Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara 
Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ 
Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı 
Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı 
Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı 
Tüyler içinde gelen yeni dünya 
Bir sandalye kadar hür olduğu gün 
Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat 

Benim aynamı küçültüp büyülten onlar 
Benim aynamı aynalıktan çıkaran 
Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe 
Neler neler etti anlarsın onlar 
Şemsiyeler gibi 
Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar 
Kendi yastıklarına düşmesin 
Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat 
Kapalı çarşılar içinde 
Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir 
Kapalı çarşı içerisinde 
Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri 
Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları 
Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları 

Kapalı Çarşı’ya gittiğin zaman 
Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun 
Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi Kapalı Çarşı 
Mavi gözlü bir gazete 

Kapalı Çarşı içinde bulutların en senin olanı 
Sen bana kapalı çarşı 
Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki 
Şüphesiz bir harita kırığı 
Bir yapma deniz parçasıyla kapalı Kapalı Çarşı 

Sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı 
Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını 
onlara anlat

Sezai Karakoç

9 Ekim 2015 Cuma

Kaylule Suları


Toprak döşek, taş yastık
Huzme emziren ağaç
Dünyayı dala astık
Bir saatlik bir ilaç

Oruç bozmayan su
Peygamber uykusu
Peygamber uykusu

Büründük gölgemize
Güneş bakarken dimdik
Uzandığımız göze
Gönül dağında geldik

Yar eteğinden su
Peygamber uykusu
Peygamber uykusu

Birkaç pamuk bulutla
Sarılır göz yaramız
Ten kavgasına mola
Dalıp dolmak sıramız

Rüzgar yüzdüren su
Peygamber uykusu
Peygamber uykusu

Ömer Lütfi Mete, 1985

Ne güzelde buldum! :)


Aslında Onuncu Gün albümünü kurcalıyordum sonra bana youtube önerisi diye çıktı pek sevdim:)

7 Ekim 2015 Çarşamba

The House in the Wood- çok keyifli ^_^



Kai Fagerström ormanda terk edilmiş evin doğaya nasıl karıştığını fotoğraflamış