Robert ve Shana ParkeHarrison, Rootwall
Bu Blogda Ara
29 Ocak 2015 Perşembe
27 Ocak 2015 Salı
26 Ocak 2015 Pazartesi
Orkun Elmacıgil
arkamda üzüntüme dair belli bir delil bırakmadım,
çözmüyorum da bu çağı artık,
çözmüyorum dursun düğüm düğüm çağ,
toparlamıyorum da dağılsın,
kalsın kimin üstüne kalacaksa
ben nasılsa onu yakalıyorum kendime bakınca,
balkonu daha gövdesinden ayrılmamış,
boşlukta öylece bizi bekleyen,
henüz kurulmamış bir evi,
bir ev ki, düşün, yüzüme çarpar yüzün sürekli,
bir ev ki, düşün, faturalar bile ödenir aşkla
eskidendi,
taşı sıksam, şiiri akıyordu sanki,
uyanıyordum, tüm türkiye yüzünü yıkıyordu,
patrona diyordum içimden, zalime içimden,
hayır hayır, insan tek sevdiğine konuşmalıdır içinden,
en içinden.
giydim sıkıntı denilen o yakışıksız ama verimli gömleği,
biliyorum sever herkes buralarda vapura yetişmeyi,
hiç dilenci görmeden eve dönmek iyidir,
iyidir bir şiiri yüzüne söyler gibi bitirmek:
sen bu ağrımı şimdi al, al sende devam etsin
İtibar 31. Sayı
Nisan 2014
Alıntı
çözmüyorum da bu çağı artık,
çözmüyorum dursun düğüm düğüm çağ,
toparlamıyorum da dağılsın,
kalsın kimin üstüne kalacaksa
ben nasılsa onu yakalıyorum kendime bakınca,
balkonu daha gövdesinden ayrılmamış,
boşlukta öylece bizi bekleyen,
henüz kurulmamış bir evi,
bir ev ki, düşün, yüzüme çarpar yüzün sürekli,
bir ev ki, düşün, faturalar bile ödenir aşkla
eskidendi,
taşı sıksam, şiiri akıyordu sanki,
uyanıyordum, tüm türkiye yüzünü yıkıyordu,
patrona diyordum içimden, zalime içimden,
hayır hayır, insan tek sevdiğine konuşmalıdır içinden,
en içinden.
giydim sıkıntı denilen o yakışıksız ama verimli gömleği,
biliyorum sever herkes buralarda vapura yetişmeyi,
hiç dilenci görmeden eve dönmek iyidir,
iyidir bir şiiri yüzüne söyler gibi bitirmek:
sen bu ağrımı şimdi al, al sende devam etsin
İtibar 31. Sayı
Nisan 2014
Alıntı
25 Ocak 2015 Pazar
24 Ocak 2015 Cumartesi
Uzak
Yakındır kendi içine insan
dağılan stad kalabalıklarında ve pazarlarda
otobüs duraklarında beklerken
ud seslerinden dağılan aydınlığa
Uzak değildir geçmişine
sevgisine ve içinde sabırsız duran çocuğa
yani yakınından geçen bir deveyi
rüyasından koparıp atmış gibidir
Her şehirli bilmeli
güneş bizi sürekli beklemektedir
yarını kaybetmemek için
yeni umutlar üretilmektedir
Sanayi devrimi en çok şairlerin işine gelir
Bazı yerliler niçin kaybetmiştir sahibini
oysa insan unuttuğunu hatırlarsa
konan bir güvercini gösterecektir
Yok artık
Ali Yıldız
Dergâh Dergisi 287. Sayı
Alıntı
dağılan stad kalabalıklarında ve pazarlarda
otobüs duraklarında beklerken
ud seslerinden dağılan aydınlığa
Uzak değildir geçmişine
sevgisine ve içinde sabırsız duran çocuğa
yani yakınından geçen bir deveyi
rüyasından koparıp atmış gibidir
Her şehirli bilmeli
güneş bizi sürekli beklemektedir
yarını kaybetmemek için
yeni umutlar üretilmektedir
Sanayi devrimi en çok şairlerin işine gelir
Bazı yerliler niçin kaybetmiştir sahibini
oysa insan unuttuğunu hatırlarsa
konan bir güvercini gösterecektir
Yok artık
Ali Yıldız
Dergâh Dergisi 287. Sayı
Alıntı
23 Ocak 2015 Cuma
22 Ocak 2015 Perşembe
21 Ocak 2015 Çarşamba
20 Ocak 2015 Salı
19 Ocak 2015 Pazartesi
18 Ocak 2015 Pazar
17 Ocak 2015 Cumartesi
16 Ocak 2015 Cuma
15 Ocak 2015 Perşembe
12 Ocak 2015 Pazartesi
ÇALIKUŞU'NUN Z RAPORU
Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar
Dilinin dönmediği duaları sayıklıyor
Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman
Yağmur yağıyor durmadan
Ağlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak
Bir çılgının
Kedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi
Bir elimde tabanca
Bütün dualarım delik deşik.
Başörtülü bir anne olarak bekliyorum ruhumun
Şark hizmetinden dönüşünü
Mahalle kavgalarına karışmadan
Kocaman bir kabakla boğuşuyorum bazen
Doğruyor ve kızartıyorum onu
Günler külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz.
Hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum
Pek inandırıcı olmayan
Ruhuma ıhlamur yollamak istiyorum yün eldivenler
Hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum
Beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma
Romantik radyo dinleyen o eski arkadaşıma
Son bir kere daha limon ağaçlarından bahsetmek istiyorum
Otobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni
Yağmurla beraberliğimden doğan
Birinci ve yüzbininci hayaletim
Ucu ısırılmış bir simidin acısını durmadan
O kadar çok, o kadar çok hissediyorum.
Fareler yeraltından fırlatılan havai fişeklerdi
Haberler getiriyorlardı, hep kötü haberler
Akşamları günahkâr yazar kasalar kadar
Z raporları kadar uzun şiirlerim
Elinde bir paket çubuk krakerle geçmişim
O eski arkadaşım yıkanmış midesiyle
İskambil kağıtları kusan, zarlar
Maça kızı ve pis yedili sayesinde
Kaç kere ölümle randevulaştı.
Plastik çiçeklerle ziyaretine geldi hayat
Semt pazarından alınma hırkasıyla,
Ayolu, yanisi bol konuşmalarıyla
Her bastığında gıcırdayan tahtalarıyla
Öyle çok sevdim, öyle çok sevdim
Binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader.
Delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda
Vazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan.
Hikâyem ucuz, romanım basmakalıp
Pembe kağıtlar aldım
Hayatıma bir ölüm yazacağım
Bir ölüm, pek de inandırıcı olmayan
Yazık hiçbir şair bir çiy tanesi kadar bile sızmadı kâğıda
Kayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi.
Yazık bir son mektup bile bırakmadan gitti
Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman.
DİDEM MADAK
10 Ocak 2015 Cumartesi
Hz. Ali’ye Mektup
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
sana bu mektubu pişirilmiş çamurun içerisinden yazıyorum
ağaçların otların ortasında yaşıyorum
cayır cayır yanan bir orman ne kadar uzun yaşar?
Allah’ım benim yanmayan yerlerimden yangın çıkar
yanan öd ağacının külü olmak istiyorum
yanan bir öd ağacı gibi yanmak istiyorum
çakmağın varsa çak tutuştur kalbimi
kılıcın varsa çek yatıştır nefsimi
sebebin varsa çık karıştır derdimi
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali
ağaçların otların ortasında yaşıyorum
cayır cayır yanan bir orman ne kadar uzun yaşar?
Allah’ım benim yanmayan yerlerimden yangın çıkar
yanan öd ağacının külü olmak istiyorum
yanan bir öd ağacı gibi yanmak istiyorum
çakmağın varsa çak tutuştur kalbimi
kılıcın varsa çek yatıştır nefsimi
sebebin varsa çık karıştır derdimi
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali
yürüdün kınında kılıç yüreğinde aşk
dünya atlıların hışmına uğramış gibi toz ve duman
ortalık putlarla dolu İbrahim yorgun düşmüş olmalı
ve bu açıdan bakınca Yakup
kör olmakta son derece haklı
Yusuf doğuran bir kuyum yok
Davudi bir sesim yok Zebur söylemek için
İsa’nın yakışıklı alnından
kilise duvarlarına çakılan
grotesk bir çarmıh kaldı geriye
ve onca hikmetinden Musa’nın
kekemelik, israil’e…
Musa kekelerken oysa
söze şarkılar bahşeden bir sesi vardı
bunlar kekelerken havada
kurşun sesleri ve çocuk çığlıkları…
demem o ki Zülfikar’a davranan elin
eksikliği hissediliyor şu an dünyada
dünya atlıların hışmına uğramış gibi toz ve duman
ortalık putlarla dolu İbrahim yorgun düşmüş olmalı
ve bu açıdan bakınca Yakup
kör olmakta son derece haklı
Yusuf doğuran bir kuyum yok
Davudi bir sesim yok Zebur söylemek için
İsa’nın yakışıklı alnından
kilise duvarlarına çakılan
grotesk bir çarmıh kaldı geriye
ve onca hikmetinden Musa’nın
kekemelik, israil’e…
Musa kekelerken oysa
söze şarkılar bahşeden bir sesi vardı
bunlar kekelerken havada
kurşun sesleri ve çocuk çığlıkları…
demem o ki Zülfikar’a davranan elin
eksikliği hissediliyor şu an dünyada
seni sırtından hançerlediler çünkü başka şansları yoktu!
risk almayı gerektirir seninle göz göze gelmek
seni sevmek bir insanı sevmenin iskelesidir
bugün ne dünden bir sonraki gündür ne yarından bir önceki…
bugün hem dünkü gündür hem yarın ve sonraki
yani mütemadiyen seninle yaşıyor olabilmek gibi bir bahtım var
mesela bir akşam Resul’ün evine giderken beni de uykumdan al
risk almayı gerektirir seninle göz göze gelmek
seni sevmek bir insanı sevmenin iskelesidir
bugün ne dünden bir sonraki gündür ne yarından bir önceki…
bugün hem dünkü gündür hem yarın ve sonraki
yani mütemadiyen seninle yaşıyor olabilmek gibi bir bahtım var
mesela bir akşam Resul’ün evine giderken beni de uykumdan al
insan önce annesini sever, sen önce O’nu sevdin
O’nu sen kırıp çıkardın insanın kendini seyrettiği aksinden
şimdi bazıları mübalağalı buluyor beni
bazıları gülüp geçiyor ki senin
vurduğunu cehenneme postalayan bir kılıcın vardı
ama onları görsen ağlardın merhametten
sen onlar için kendini ve evladını feda ettin onlar
kendileri için senin evladının her gün başını vuruyorlar
ben senden öğrendim ki oysa inanmak
mesela dost için ölüme yatıp orda
teslimiyet doğuran bir uykuya dalmaktır
O’nu sen kırıp çıkardın insanın kendini seyrettiği aksinden
şimdi bazıları mübalağalı buluyor beni
bazıları gülüp geçiyor ki senin
vurduğunu cehenneme postalayan bir kılıcın vardı
ama onları görsen ağlardın merhametten
sen onlar için kendini ve evladını feda ettin onlar
kendileri için senin evladının her gün başını vuruyorlar
ben senden öğrendim ki oysa inanmak
mesela dost için ölüme yatıp orda
teslimiyet doğuran bir uykuya dalmaktır
dünyaya senin gözlerinle bakmak isterdim ya Ali
şurasında biraz vicdan olan herkesin seni sevmek borcu var
bir puta dahi inanmanın varsa inanmakla bir alakası ki var
insan senin Resul’e teslim oluşunla inanmayı tamamlar
şurasında biraz vicdan olan herkesin seni sevmek borcu var
bir puta dahi inanmanın varsa inanmakla bir alakası ki var
insan senin Resul’e teslim oluşunla inanmayı tamamlar
sen bana dil oldun Rahman o dile ağız
sen bana göz oldun Mustafa göze yürek
sen bana söz oldun Kuran o söze ayet
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali
sen bana göz oldun Mustafa göze yürek
sen bana söz oldun Kuran o söze ayet
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali
seninle en sevdiğim müştereğimiz
ikimiz de en çok hep, hep O’nu seveceğiz
zannımca sonumuz tam da şöyle olacak
sen Hüseyn’in başını koyacaksın ortaya
paramparça olacak gönül zembereğimiz
sen Hasan’ın ağusundan taslarla sunacaksın
musallat olmayacak nefis en-gereğimiz
sen Fatma’nın gözlerini bizle paylaşacaksın
hakikat söyleyecek aşk ile yüreğimiz
senin kalbin bir abanın altında korunmuştur
benim kalbime de yer var mı orda ya Ali?
ikimiz de en çok hep, hep O’nu seveceğiz
zannımca sonumuz tam da şöyle olacak
sen Hüseyn’in başını koyacaksın ortaya
paramparça olacak gönül zembereğimiz
sen Hasan’ın ağusundan taslarla sunacaksın
musallat olmayacak nefis en-gereğimiz
sen Fatma’nın gözlerini bizle paylaşacaksın
hakikat söyleyecek aşk ile yüreğimiz
senin kalbin bir abanın altında korunmuştur
benim kalbime de yer var mı orda ya Ali?
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm
işte gözyuvarlarımı boşalttım Zülfikar’ınla
bunca okudum senin gözlerinle bakmak için dünyaya
hep senin gözlerinle bakmak için ya Ali
Resul’e
ve Allah’a!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm
işte gözyuvarlarımı boşalttım Zülfikar’ınla
bunca okudum senin gözlerinle bakmak için dünyaya
hep senin gözlerinle bakmak için ya Ali
Resul’e
ve Allah’a!
Alper Gencer
9 Ocak 2015 Cuma
6 Ocak 2015 Salı
4 Ocak 2015 Pazar
Hiç unutmam o dizeleri
"Ne gidiş ama!
Ala ki tarihin yazdığı tüm kaybedişler hüsranına yenik düşüyor.
...
Bu mahalle sana bana fazla. İnan. Küllerini yel savurmuş anka kuşuyuz, mağlubiyetimiz doğuştan."
...
Bu mahalle sana bana fazla. İnan. Küllerini yel savurmuş anka kuşuyuz, mağlubiyetimiz doğuştan."
2 Ocak 2015 Cuma
1 Ocak 2015 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
art by Shamsia Hassani ...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulu...
-
Bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti, Anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti. Ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi, ...