Bu Blogda Ara

20 Ekim 2020 Salı

yaz olsa da mevsim, gönül kışsa; içi üşür insanın..


çetin tekindor- şehir (kavafis)

bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedim
bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
bir ceset gibi gömülü kalbim.
aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
yüzümü ne tarafa çevirsem nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, 
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'

yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.
sen yine aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
yine aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
başka bir şey umma-
ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.

Konstantinos Kavafis 

8 Mayıs 2020 Cuma

"kaçsak burdan başı alıp nere gideriz?"



Melike Şahin - Kilitli Kapılar Açılsa ft. Hakan Taşıyan

Yurtsuzluk ne zor. Üstelik çok da cesur olmadığımı fark ettiğim şu günlerde.. Ait olamama, sahip olamama,  sımsıkı tutamamak hiç bir şeyi. İstiyorum diyebilme cesareti keşke uğrasan bana da arada sırada... 
Zayıflığını müthiş bir güçle sarmalamak her seferinde. Yaralarını en derine gizleyip mutluluk çekmek gözlerine. 
Buraya Didem Madak'tan bir 'ah'... 

Çok şey hissettirdi bu parça bana. Başımı alıp gidebilmek... Hiç bilmediğim bir dile belki adını dahi söylemediğim o şehrin sokaklarına dokunabilmek. 
Kanatlarımız gerçekten kırılmaz mı hiç? Umut dolu yüreğimiz...



11 Nisan 2020 Cumartesi

“ah, bir deniz kıyısında, buralardan uzak”


Ziya Osman Saba - Deniz Kıyısındaki Kulübe


Bir deniz kıyısında kursam kulübemi...
İsterim her şeyim denizden yana olsun.
Çakıl taşları, şeytanminarelerim, yosun,
Deniz sesi, deniz ufku, deniz meltemi... 
Pırıl pırıl enginlerden geçecek bir gemi.
Yelkenler, kürekler, bir ömür, kayıklarla,
Kulaçlamak suları, konuşmak balıklarla,
Koşmak kumlarda yalınayak. 
Ah, bir deniz kıyısında, buralardan uzak,
Başımızı sokacak bir kovuk;
Çoluk çocuk,
Yaz, kış. 
Dalgaların kıyıya bırakacağı barış,
Kardeş kardeş,
Bütün gün gökyüzünde tanrısal güneş,
Akşamları gurub, sabahları şafak. 
Günler ya serin, ya sıcak.
Ne kin artık, ne garez, ne hırs, ne tamah,
Bir mutluluk içinde kalbim, aydınlık, ferah,
Çarpacak...
1954

31 Mart 2020 Salı

"merhametin ta kendisiydi gözlerin"


Mark Eliyahu - Do You Remember (live in Istanbul)



1.

Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın

Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hâtırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın

(1954, Nisan)

2.

Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hâtıra gözler ve sevmek
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hâtıra gözler ve sevmek

Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerinde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar

Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katil suların ortasına bıraka
Katil sular güneşi gözlerinden götüren

Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli

(1954, Mayıs)

3.

Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar

Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin

(1954, Mayıs)

Sezai Karakoç

24 Şubat 2020 Pazartesi

bahar renkli


Sebebini bilmediğim, belkide bilmeye korktuğum bir yük... Adını koyduğumda hafifleyeceğini bildiğim gidişinden endişe edeceğim bir burukluk...
Ne acı güzelliğe bu kadar uzak oluşumuz. Ne acı üzerimizde hep iğreti bu “mutluluk”
Var elbet her derdin bir devası ancak insan zamanla anlıyor aradığı deva değil, devanın arayışı. Her bulamadığında tekrar yola çıkma cesareti
O cesarette değilim hiç olmadım belki ancak bir yol gözüktü bu sefer.
Bahar renkli üstelik yüzünde bir çocuk neşesi...
Adımlarım daha ürkek  ama güçlü. Korktuklarımla değil umduklarımla karşılaşma heyecanıyla bu deva arayışı. 

Yeni bir yola, yolculuğa, yoldaşa...



Can Oflaz - Fikrimin İnce Gülü

5 Şubat 2020 Çarşamba

"sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni"

canozan & şenceylik - seni gördüm rüyamda


inci dakikaları- sezai karakoç


Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
Erkek ağlar mı diyeceksin
Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
Sen benim ağlamamı erkekliğime
Uyanan ölmeyen yenilenen
Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu
Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say
Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
Şehrin ölümünü yanlış anlama
Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

Senin odan gün ışığı en güzel müzik bana
Farklılıklar odası
Giden tren buharları içinde örümcek ağı
Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
Oldukları yerde bile