Bu Blogda Ara

29 Kasım 2015 Pazar

çaresizlik

    Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi
    İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim
    Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor
    Ve korkularla yine sana doğru koşuyorum
    Hep aynı soru düşüncemde ya seversem
    O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni
    İlk defa yenileceğimi anlıyorum
    Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunu söylüyor bana
    Seni tanımadan geçen bütün yıllara lanet ediyorum
    Önceleri hiç bilmediğim adını, şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım
    Gün oluyor bir tabloyu seyredercesine mutlu heyecanlarla doluyorum karşında
    Gün oluyor eski bir yunan heykelin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni
    Gözlerin gözlerime değince güçsüzlüğüm aklıma geliyor
    Beni sevmediğin, sevmeyeceğin...
    O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemezsin
    İnsan nasıl gökyüzüne baktığı zaman
    Bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz bir yaratık olduğunu anlarsa
    Güzelliğinde bana aynı şeyleri düşündürüyor
    Gün oluyor mavilerde, gün oluyor kırmızılarda, gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle
    Dudaklarında çıkan her kelime suya bir taş atmışçasına büyüyor içimde
    Nereye gitsem kulaklarımda o yarı karanlık çocuksu sesin
    Sonra kendine has kokun, kokuların en çıldırtıcısı, en kahredicisi
    Ve gözlerin…
    Esmer bir akşamüstünün serin hüznünü getiren gözlerin
    Görebildiğim, duyabildiğim her şey bana seni sevmeyi söylüyor
    Uzaklaştıkça yaklaşıyor uzak
    İşin en kötüsü yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum
    Belki hiçbir zaman sana seni sevdiğimi söyleyemeyeceğim
    Ne sana ne de senden başkasına…
    Düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum
    Sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü bozuluvericekmiş gibi geliyor
    Bir insanın kendini aldatması ne güçtür bilirsin
    Bu sevmek korkusunun aslında çok sevmek olduğunu biliyor fakat söyleyemiyorum
    Galiba asıl korkumuz sevmek değil onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu
    Küçük aldanmalarla kendimizi avutmaya çalışıyor
    Düştüğümüz bir çıkmazda bir teselli arıyoruz kendimize
    Belki de aynı korkular içindeyiz seninle, bir birimizden haberimiz yok
    Sevmek…
    Seni alabildiğine sevmek…
    Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek
    Tutmak ellerinden, o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere
    Orda hep sen olmalı, seni yaşamak ve olduğun yerde bile
    Seninle sensiz olamamak…
    Sonrada sensiz edemediğimi, edemeyeceğimi söyleyememek sana
    Susmak…
    Susmak…
    Korkudan ölünceye kadar…
   
 Ümit Yaşar Oğuzcan

24 Kasım 2015 Salı

İncelikli işler




İncelikli işlerin sahibi Michelle Mckinney

http://www.michellemckinney.co.uk

21 Kasım 2015 Cumartesi

Edip Cansever- Flaş


by Tatyana Zabanova


Hava poyrazladı yağmur yağacak 
Yanıp yanıp sönüyor ışıklandırılmış gözlerin

Yukarda
Küle gömülmüş bir elma gibi gökyüzü
Patladı patlayacak
Olanca hışmıyla kentin.



Sensin
Akıyor ön dişlerin beyaz beyaz yanıma 
Her şey rengine göre kanar bilirsin
Tırnakların pembeye boyanmış bir koy gibi
Pespembe kanar
Ve herbir renkte kanayan gözlerin
Çınlatır Eluard’ın mısralarını orada
“İçinde uçtuğum gözlerin
Yolların gidişine
Dünyanın dışında bir anlam verdi.”
Demek oluyor ki bu dünyada olmak öyle derin
Öylesine anlamlı ki insan
Bizse bu anlamın işçilerinden ikisi
Yağmur yağacak.



Yarı karanlık odamız, üstelik soğuk
Isıtıcı bir soğuk bu, değişik
Sensin, bir yüzümde geziniyor şimdi yüzün
Bir elimizdeki kitaplarda
Şiirler okuyoruz bugün 
Limanlık bir deniz gibi kıpırtısız önümüzdeki taş masa



Uykuya yatmış gibi bütün balıklar
Gemileri kaptansız tayfasız
Gidip gidip geliyor kimi zaman da
Anayurduna dağlara
Şiirler okuyoruz bugün.



Yaşlandık da ondan mı
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa 
Saatlendiriyoruz günü
Bölüyoruz dakikalara
Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
Bölüyoruz yani bütün mutsuzluklara
Bir yaprak saniyesi geçiyor usul usul
Penceremizden
Mavi mavi hatmiler parlıyor dışarıda 
Dışarıda küçük bahçemizde
Ayak izleri gibi gökyüzünün
Hatmiler
Bırakıyoruz bu sessiz uyuma kendimizi
Derken bir mavi damar, bir dudak büküş
İyi anlaşılamayan bir ses sokaktaki 
Çırpına çırpına yükselen duman
Bir tutam saçın öne düşüşü
Sanki bir sardunya bir yaz boyu ne kadarcık uzarsa
Kaça alınırsa bir tükenmez kalem
Doluyor içimize öyle
Hayatın birdenbire anlaşılması gibi bir duygu gürültüsü
Yağmur yağacak.



Yaşını çoktan aştım Orhan Veli’nin 
Ölümle duruyorsa eğer yaşlanmak
Onun bir sonbahar yağmuruna gömülü ölüsü
Yağdı yağacak
“Ölünce kirlerimizden temizlenir
Ölünce biz de iyi adam oluruz...”
Sade ve ince
Dünyaya uzun parmaklarıyla dokundu dokunacak.



Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir: 
Şairlerin flaşları kalpleridir
Dışarıya da parlamalı biraz
Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
Sensin, iyi anlarsın beni
Gözlerine başka türlü bakıyorum
Ben bütün gözlere başka türlü bakıyorum şimdi
Nemli bir tülbent olup buğulanıyor
Ve yaslı ve mahzun
Ve devrilmiş bir boya kabı gibi de yoğun
Memleketimin gözleri
Yağmur yağacak.



Öyle bir yağmur ki bu, bilirsin
Dam saçak demeyecek, yağacak
Yağacak bir hışım gibi canevine kentin
Kalplerimiz küle gömülmüş elmalar gibi
Patladı patlayacak
Alacak sonunda kendi rengini. 

18 Kasım 2015 Çarşamba

Çok kere paylaştım eminim Ömer Lütfi Mete vazgeçilmezlerimden, rahmet olsun bugün

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

1981
 
Ömer Lütfi Mete



16 Kasım 2015 Pazartesi

Kalbin Kararı

by HENRY PEETERS 

önce sola, sonra sağa, yine sola
bakan akıldır, kalp uzatmaz.
akıl iki kere ikiyi iyice bilir
kalp ikiyi inkar edecektir.
 
insan uykudadır, ölünce uyanır,
günün adamıdır ve karşılanır.
can uyanır ve karar anıdır kalp için:
allah sürprizdir, rabbül âlemin.
 
kalbin kararını akıl tartar
bu şuna benzer: akıl esnaftır
şuna da: akıl yaralanır
kalp yaralanmaz çünkü yaradır.
 
 

Ahmet MURAT

13 Kasım 2015 Cuma

“Tüm nesnelere sevgiyle yaklaşan ressam”


Nedim Günsür, Bedri Rahmi'nin öğrencisi ve “Tüm nesnelere sevgiyle yaklaşan ressam” Zarifoğlu'yu hatırlattı

bugün böyle

Ahmet Kaya-Sabır Kalmadı

12 Kasım 2015 Perşembe

Jane Maryam

by jana & js

Kırmızı ve beyaz çiçeğim, ne zaman geliyorsun?
Küçük taç yaprağım, ne zaman geliyorsun?
Dedinki: Çiçekler açtığında geleceğim
Dünyanın bütün çiçekleri açtı, ne zaman geliyorsun?

Meryem'im, aç gözlerini, söyle ismimi
Şafak vakti ve güneş doğdu
Tarlaya gitme zamanı geldi
Ah tatlı Meryem

Meryem'im, aç gözlerini, söyle ismimi
Çık evden, yola koyul
Omuz omuza, eski günlerdeki gibi
Ah güzel Meryem

Yine sabah oldu ve ben hala uyanığım
Keşke uyuyabilsem ve seni görsem rüyamda
Hüzün tomurcukları büyüdü kalbimde
Yürek nasıl baş eder bu acıyla
Ah tatlı Meryem

Şimdi hasat zamanı, gel, beni terketme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, buğday biçmeye
Şimdi biçme zamanı, gel, beni terketme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, gel, gel güzel Meryem, tatlı Meryem

ÇEV. HALİL ÇELİK

4 Kasım 2015 Çarşamba

Ah be Zarif Sözlü Kadın!


UZUN YAĞMURLARDAN SONRA

Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma

Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma

Gülten Akın

"başka türlüsünü yorgunum anlatmaya "


Günseli Deniz - Uyman 


Şu sıralar duyduğum en güzel şey ^^



Selin Sümbültepe-Çocukluğuma
//Çok sevdiğim bir parçanın çevirisiyle cover'ı üstelik

2 Kasım 2015 Pazartesi

Seni Düşünmek/Nazım Hikmet Ran

seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum